14 Ocak 2025
2.9 C
İstanbul
spot_img
Ana Sayfa Blog Sayfa 10

Ehliyet Yenileme İşlemleri (2024)

0

Ehliyet Yenileme 2024 Süresi ve Son Tarihi Ne Zaman? Ehliyet Yenileme için Gerekli Evraklar, Randevu ve Değiştirme Ücreti Ne Kadar?

Ehliyet randevu ekranı ilgililerin gündeminde! Yeni ehliyet sistemine geçilmesi ile birlikte eski ehliyetlerin son tarih zamanına kadar yenilenmesi gerekiyor. Ehliyet yenileme işleminin tarihi geçirildiği takdirde idari para cezası veriliyor. Ehliyet yenilemek için öncelikle randevu alınması gerekiyor. Ehliyet yenileme randevusu Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü üzerinden internet sitesi veYa telefon ile alınıyor. Ancak ehliyet yenileme işlemi için bazı belge ve evrakların önceden hazırlanarak randevu saatinde götürülmesi gerekiyor. Ehliyet ücretinin de randevu zamanından önce yatırılması şartı var. Ehliyet yenilme ücreti her yıl değişiklik gösteriyor. 2024 yılında ehliyet yenileme işlemi için gerekli belgeler, cezası, başvuru ücreti, son tarih ve randevu sistemi ile ilgili detayları içeriğimizden öğrenebilirsiniz.

İçişleri Bakanlığı 1 Ocak 2016’dan önce düzenlenen ehliyetlerin yenilenmesi için verilen süreyi 31 Aralık 2024’ye kadar uzatmıştı. Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamada, Türkiye ve dünyada etkili olan salgın nedeniyle vatandaşların yeni tip sürücü belgeleri için müracaat edemedikleri için nüfus müdürlüklerinde yoğunluğun azaltılması amacıyla 1 Ocak 2016’dan önce düzenlenen eski tip sürücü belgelerini değiştirme süresinin 31 Aralık 2022’den itibaren 2 yıl süreyle uzatıldığı belirtildi.

Ehliyet Yenileme 2024

Ehliyet yenileme randevusu Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü internet sitesi üzerinden veya ALO 199 hattından alınıyor. Gerekli evrakları ve ehliyet yenileme ücretini yatıran kişiler yenileme işlemlerini kolayca yapabiliyor.

Ehliyet Yenileme Randevusu Nasıl Alınır?

Ehliyetini yenilemek isteyenlerin için son başvuru tarihi 31 Aralık 2024 olarak belirlendi. Bu tarihe kadar eski ehliyet kullanabilir. Ancak söz konusu tarihten sonra geçerli olmayacak. Ehliyet yenileme randevusu Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü internet sitesi nvi.gov.tr üzerinden veya ALO 199 hattından alınabilir.

  • randevu.nvi.gov.tr/ sayfasına gidin.
  • ‘Sürücü Belgesi’ sekmesine tıklayın.
  • ‘Kabul Ediyorum’a tıklayın.
  • Ad-Soyad, T.C. kimlik numarası, telefon bilgileri, doğum tarihinizi gün ay yıl şeklinde doldurun.
  • Güvenlik kodunu yazdıktan sonra ‘Devam Et’ butonuna basın.
  • Size uygun il ve ilçe bilgisini seçin.
  • Ardından ‘İleri’ butonuna basın
  • Tekrardan ‘İleri’ sekmesine basın.
  • Tekrardan kişi seçin.
  • Kendinize uygun tarih ve saaati seçin.
  • Ardından ‘İleri’ butonuna basın
  • Son olarak cep telefonunuza gönderilen onay kodunu boşluğa yazın.
  • Ardından ‘İleri’ butonuna basın.
  • Bu işlemlerin sonucunda randevunuz oluşturulacaktır.
  • Randevu bilgileri ile ilgili detaylı bilgiler telefonunuza mesaj olarak gönderilir.

Ehliyet yenileme son tarih ne zaman?

Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamada, Türkiye ve dünyada etkili olan salgın nedeniyle vatandaşların yeni tip sürücü belgeleri için müracaat edemedikleri için nüfus müdürlüklerinde yoğunluğun azaltılması amacıyla 1 Ocak 2016’dan önce düzenlenen eski tip sürücü belgelerini değiştirme süresinin 31 Aralık 2024’den itibaren 2 yıl süreyle uzatıldığı belirtildi.

Ehliyet Yenileme Evrakları Nelerdir?

  • Kimlik Belgesi
  • Sürücü Sağlık Raporu
  • Sürücü belgesi değerli kâğıt ve harç bedeli, vakıf payı
  • 1 adet biyometrik fotoğraf
  • Kan grubunu belirtir belge veya yazılı beyan
  • Adli Sicil Belgesi (Elektronik ortamda sistemden kontrol edilmektedir. Ayrıca Edevlet üzerinden temin edilebilir.)

Ehliyet Yenileme Ücreti Ne Kadar?

Eski tip ehliyetini yeni tip ehliyet ile değiştireceklerin ödeyecekleri ücret: 13+2 TL’dir.

Yeni tip ehliyetlerini yenilemek isteyenlerin, kaybedenlerin veya çaldıranların ödeyecekleri ücret: 990+230 TL’dir. Toplamda 1,220 TL’ye denk gelmektedir.

01/01/2016 tarihinden sonra yeni tip ehliyet almamış kişiler ehliyet yenileme, kayıp, zayi, çalıntı durumlarında 15 TL yenileme ücreti öderler.

Yeni tip ehliyetler 01/01/2016 tarihinden itibaren dağıtılmaya başlanmıştır. Bu tarihten sonra ehliyet alanların ehliyeti yeni tip ehliyettir.

2024 Ehliyet Yenileme Ücreti Nereye Yatırılır?

Ehliyet Yenileme ücreti Hazine ve Maliye Bakanlığı ve Trafik vakfınca protokol yapılmış ödeme yapılabilen banklara yatırılabilir. Ayrıca ehliyet yenileme ücreti internet üzerinden de yapılabilir.

Akbank, Aktif Bank, ING Bank, Şekerbank, Türkiye Vakıflar Bankası, Kuveyt Türk Katılım Bankası, Albaraka Türk Katılım Bankası, T.C. Ziraat Bankası, Türk Ekonomi Bankası, Garanti Bankası, Denizbank, PTT Bank

Eski Ehliyet Geçerlilik Süresi

İçişler Bakanlığı 1 Ocak 2016 tarihinden önce düzenlenmiş olan eski tip ehliyetlerin değiştirilmesi için verilen sürenin 31 Aralık 2022’ye kadar uzatıldığını açıklamıştı. Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamada, Türkiye ve dünyada etkili olan salgın nedeniyle vatandaşların yeni tip sürücü belgeleri için müracaat edemedikleri için nüfus müdürlüklerinde yoğunluğun azaltılması amacıyla 1 Ocak 2016’dan önce düzenlenen eski tip sürücü belgelerini değiştirme süresinin 31 Aralık 2024’den itibaren 2 yıl süreyle uzatıldığı belirtildi.

Söz konusu tarihten itibaren geçerli sayılmayacak.

Ehliyet Yenileme Cezası

Kanuni süre içerisinde eski tip sürücü belgesini yenilemeyen kişilerin sürücü belgeleri geçerliliğini yitiyor.

Bu belgeler ile araç kullanan kişilere; kolluk kuvvetlerince Karayolları Trafik Kanunu’nun 39/3 maddesi gereği ‘Geçerlilik süresi dolan sürücü belgesi ile araç kullanmak’ fiilinden idari para cezası uygulanacak.

Ehliyet Yenileme İçin Nereye Başvurmalı?

Ehliyet değiştirme işlemleri için yetkili kurumlar nüfus müdürlükleridir. Başvuruları arzu ettiğiniz herhangi bir nüfus müdürlüğünde yapabilirsiniz. Bu nedenle eğer randevularda boşluk bulamıyorsanız müsait bir nüfus müdürlüğüne de başvuru yapabilirsiniz. Ayrıca randevular hem internetten hem de Alo 199 nüfus müdürlüğü destek hattından da gerçekleştirebilirsiniz.

Geçici Sürücü Belgesi Veriliyor Mu?

Sürücü belgesi kişiye ulaşana kadar geçici olarak kullanılabilen geçici ehliye belgesi talep etmeniz halinde Nüfus müdürlüğü tarafından verilir. Geçici belgenin geçerlilik süresi ise 15 gündür. Ortalama 1 hafta içesinde sürücü belgenizin adresinize elden teslim edildiğini üste yazmıştık. Ola ki bu süre uzadı geçici ehliyet belgenizi tekrardan nüfüs müdürlüğüne başvuru yaparak uzatabiliyorsunuz.

Geçici ehliyet belgesi ile aracınızı kullanabilirsiniz fakat resmi işlemlerde kullanılması noktasında kurumlar bazında sorunlar ortaya çıkabilir. Eğer araç kullanacaksanız geçici sürücü belgesini almayı unutmayınız.

Ehliyet Yenileme İçin Sağlık Raporu Nereden Alınır?

Ehliyetini yenilemek isteyen sürücü adaylarının, sağlık raporu alması zorunlu bir hale gelmiştir. Ehliyeti değiştirmek isteyen kişiler; aile sağlığı merkezlerinden, üniversitelere ve bakanlıklara bağlı sağlık tesislerinden, özel hastanelerden, özel polikliniklerden, tıp merkezlerinden ve özel muayenehanelerden sağlık raporu alabilirler.

Yeni Ehliyetlerin Özellikleri Nelerdir?

Yeni sürücü belgesi, lazer baskı ile üretilmiştir. Fotoğraflar üzerinde kopyalama risklerine karşı özel bir hologram bulunur. Fotoğrafın arka kısmında ayrı bir güvenlik tasarımı yer almıştır.

Kuduz’dan korunmanın tek yolu AŞI !

0

Türkiye’de her yıl 250 bin kişi kuduz riskiyle hastanelere başvuruyor. Dünyada ise yılda 59 bin kişi bu hastalık nedeniyle hayatını kaybediyor. Bu ölümcül hastalıktan kurtulmanın tek yolu ise aşı.

Bitlis’te sahipsiz köpeklerin ısırması sonucu kuduz tanısı konulan 10 yaşındaki çocuğun yaşam mücadelesi bir ay sürdü. Ankara’da tedavi altına alınan Mustafa Erçetin hayatını kaybetti. Küçük çocuktan gelen acı haber, ölümcül bir hastalık olan kuduzu yeniden gündeme getirdi.

Kuduz, dünyada 150’den fazla ülkede görülen ve aşıyla önlenebilen bir hastalık. Memeli hayvanlar başta olmak üzere hayvan türlerinin çoğunda görünüyor. İnsanlara da bulaşıyor. Bulaşma, daha çok kuduz hayvanın ısırması ile oluyor. Hem insanlar hem de hayvanlar için ölümcül bir hastalık.

“Kuduz insanlık tarihi kadar eski bir hastalık”

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Bursa Yüksek İhtisas Eğitim Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Ali Asan, kuduzun insanlık tarihi kadar eski bir hastalık olduğunu vurguluyor. “Isırılma sonrası virüs önce kas dokusuna, sonra da o bölgeye yakın sinir hücrelerine geçerek beyin hücrelerine yerleşiyor” diyen Asan, hastalığın 3 evrede seyrettiğini söylüyor:

“Erken dönemde ateş, karın ağrısı, mide ve bağırsak sorunları gibi etkiler görülüyor. Bunlardan ziyade kuduzu aklımıza, ısırılan bölgedeki uyuşma ve his kaybı getiriyor. İlerleyen dönemlerde ise virüs beyne tutunmaya çalışıyor. Nörolojik bulgular ortaya çıkıyor. İlk dönemki ateşe, susama, korku, ışığa ve sese karşı hassasiyet de ekleniyor. Hastalığın son dönemi ise koma haline geçiyor. Şiddetli kas kasılmaları ve yoğun bakım ihtiyacı görünüyor.”

Aşı yaptırılmazsa kurtulma şansı yok

Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Ali Asan, kuduzun tek tedavi yöntemi olduğunu belirtiyor. Bu yöntem ise aşı. “Bir kişi eğer kuduz riski taşıyan bir hayvan tarafından ısırıldıysa ve aşı olmazsa yüzde 100 ölür” diyen Asan, hastalığın kuluçka süresinin de farklı olduğunu vurguluyor:

“Isırılmadan sonra ortalama kuluçka süresi 1-3 ay ama daha kısa da olabilir. 19 yıla kadar da çıkabiliyor. Bu literatürde var. Ama genelde kuluçka süresi bir yıl kadar. Kuduz olup da iyileştiği düşünülen ise dünyada 15 civarında hasta olduğu biliniyor. Ama bunların da tanısı şüpheli.”

Kuduz şüphesi taşıyan ısırılmada ilk müdahale nasıl yapılmalı?

Doç. Dr. Asan yara temizliği ve bakımının virüsün ilerleyişini azaltmada en etkili yöntem olduğunu ifade ediyor: “Mümkünse basınçlı suyla ve sabunla yıkamak. Ne kadar hızlı yapılırsa o kadar virüsün geçişi azalır. Yıkamadan sonra da alkol ile temizlemek gerekiyor.”

Türkiye’de ve dünyada kuduzdaki tablo

Asan, “Türkiye’de her yıl Sağlık Bakanlığı’na ‘kuduz riskli temas’ yönünde ortalama 250 bin bildirim yapılıyor. Bir veya 2 de vaka çıkıyor” diyor.

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre ise her yıl 150’den fazla ülkede 59 bin kişinin yaşamına mal oluyor. Kuduz vakalarının yüzde 95’i Afrika ve Asya ülkelerinde görülüyor. İnsanlarda kuduz nedeniyle ölümlerin yüzde 90’ı köpek ısırmalarından kaynaklanıyor. Kuduz şüphesi taşıyan hayvanlar tarafından ısırılan kişilerin yüzde 40’ı ise 15 yaşın altındaki çocuklar.

Grafik: Şeyma Özkaynak
Kaynak : TRT Haber

 

Çocuklar yeni bir salgın tehditi altında !

0

Prof. Dr. Elif Dağlı, bu yıl üçlü, hatta dörtlü virüs enfeksiyonları nedeniyle çocuklarda daha şiddetli bulgularla kendini gösteren solunum yolu enfeksiyonlarının görüldüğünü söyledi. Prof. Dr. Dağlı, “Halk arasında domuz gribi olarak bilinen virüs, bu yıl 2009 yılındakinden çok daha şiddetli ve yaygın seyrediyor. Üstelik buna, RSV ve başka virüsler de eşlik edebiliyor. Bu yıl ABD’de yapılan bir çalışmayla influenzanın RSV ile ‘işbirliği’ yapıp bağışıklık sistemini adeta kandırdığı ve akciğerlerin en ücra köşelerine kadar ulaşabildiği gösterildi” dedi.

Kaynak : DHA

Bu yıl özellikle pandemi döneminde doğan çocuklar başta olmak üzere çocukların virüs enfeksiyonlarından çok daha şiddetli etkilendiğini kaydeden Çocuk Göğüs Hastalıkları Uzmanı ve Sağlığa Evet Derneği Başkanı Prof. Dr. Elif Dağlı, Türkiye’de şu anda halk arasında domuz gribi olarak bilinen İnfluenza A’nın çok yaygın görüldüğünü, bunun yanı sıra bronşiolit adı verilen solunum yolu enfeksiyonuna yol açan virüse çok sık rastlandığını, Aralık ayında da Covid’in yükselişe geçmesinin beklendiğini, dolayısıyla üçlü viral enfeksiyonların kapıda olduğunu söyledi.

İnfluenza A’nın ülkemizde ilk görüldüğü 2009 yılındakinden çok daha yaygın seyrettiğine de dikkat çeken Prof. Dr. Dağlı, “ABD’de hastane yatakları tamamen dolmuş durumda. Çocuk yatakları da bunların yüzde 30’unu oluşturuyor ki bu oran şimdiye kadar görülmemiş yükseklikte. Nedenine bakıldığı zaman da şu görülüyor, Covid orada yeniden yükselmeye başladı. Ayrıca RSV dediğimiz küçük bebeklerde bronşiolit yapan virüs de çok arttı. Bunun üzerine İnfluenza A da eklenmiş durumda. 3 değişik mikrobun aynı anda artıyor olması, ‘Triplemi’ dediğimiz üçlü salgını düşündürüyor. ABD şu anda bundan çok korkuyor. Bizde de olabilir mi? Covid henüz çok yayılmadı ama aralıkta yükseleceği yönünde tahminler var. İnfluenza A ve RSV şu anda çok yaygın. Özellikle çocuk hastalarımızda ikisinden biri çıkıyor, bazen ikisi bir arada çıkıyor; hatta geçenlerde bir hastamda 4, birinde 3 virüs bir arada gördük. Çocuk hastaneye yatışları bu nedenle artıyor” dedi.

RSV’nin İnfluenza A ile “işbirliğine” girerek daha şiddetli akciğer enfeksiyonlarına yol açma kabiliyeti kazandığına da dikkat çeken Prof. Dr. Dağlı, “RSV normalde bronşiolit yapar. Astım atağına benzeyen hırıltılarla giden, ateş ve halsizlik bulguları veren bir tablodur. Diğer taraftan İnfluenza A da ülkemizde şu anda salgın durumunda. Günde en az birkaç vaka görüyoruz. İnfluenza A’nın, RSV ile ‘iş anlaşması yaptığını’ bilim insanları bir araştırma ile bunu gösterdiler. İnfluenza A, RSV’nin üst kılıfını kullanarak hücre içine daha rahat giriyor. Bağışıklık sistemi İnfluenza’yı tanıdığı için içeri almıyor ama virüs, RSV’yi kullanarak bunu başarıyor. Üstelik influenza normalde sadece üst solunum yollarına yerleşebilirken, bu sayede akciğerin çok ücra köşelerine girebilen RSV’nin bu özelliğini kullanarak daha aşağılara inebiliyor ve zatürre yapabilme kapasitesine erişiyor. İnfluenza A’nın RSV ile aynı hastada bulunmasına bu yıl ilk kez şahit oluyoruz. Türkiye’de de birçok hastamızda bunu buluyoruz. Bilim insanlarının en büyük kaygısı, eğer bu birliktelik devam ederse, bu virüs farklı bir virüs haline gelmeye başlayabilir; üçüncü bir virüs ortaya çıkabilir ve bu da eskisinden daha tehlikeli hale gelip daha uzun süreli devam edebilecek salgınlara sebep olabilir” diye konuştu.

Bu durumun şu an kontrol altına alınmazsa kış geldiğinde çok daha sıkıntılı günlerin doğabileceğine değinen Prof. Dr. Dağlı, “Biz korkuyoruz ki eğer bunu şu anda kontrol altına almazsak, bizde de ikili üçlü salgınlar ortaya çıkabilir. Henüz Covid çok yaygın değil, inşallah olmaz ama olursa da bunlar birleşebilir” dedi.

“BU YIL İLK OLARAK PANDEMİ DÖNEMİNİN BEBEKLERİ ETKİLENDİ”

Prof. Dr. Dağlı, bu yıl virüs enfeksiyonlarından ilk önce 3-4 yaş grubu çocukların fazlaca etkilendiğini, bunun da nedeninin bebeklikleri pandemi dönemine denk gelen bu yaş grubu çocukların, izole büyüdükleri için bağışıklık sistemlerinin yeterince direnç geliştirmemesi olduğunu söyleyerek “Özellikle küçük çocuklarda 3-4 yaş altı grupta daha sık görüyoruz enfeksiyonları. Çünkü bu çocuklar pandemi sırasında evde büyüdüler, bu mikropları daha önceden vücutları tanımadı. Mikroplar ilk önce bu yuva çocuklarını yakaladı şimdilerde de grip aşısı olmamış daha büyük yaş çocuklara geldi sıra. Pandemi sırasında kapandık, pandemide açıldık, o sene birdenbire diğer mikroplar ortaya çıkmaya başladı; ne olacak derken bu yıl onun da üstüne çıktık daha şiddetlendi enfeksiyonlar. Bu böyle devam edemez, çünkü hiçbir sistem baş edemez bu yükle. Önlemek zorundayız, tedavi etmekle bitmiyor çünkü” diye konuştu.

“OKULLAR SALGIN CENNETİ GİBİ OLDU”

“Okullar maalesef salgın cenneti gibi oldu. Hasta çocuğunuzu okula göndermeyin, nedeni ne olursa olsun halsizliği, burun akıntısı vs varsa, düşük ateşli bile olsa yollamayın. Sonra diğer çocuklar hasta oluyor, arkasından öğretmenler, derken bir kısır döngüye giriyor süreç” diyen Prof. Dr. Dağlı, “Kendi hastalarımdan biliyorum ki bazıları çok ağır geçiriyor ve biz de hastaneye yatış veriyoruz. Çocuk yatakları ile ilgili bu durum çok beklenmeyen bir şey. Normalde erişkin yatakları dolu olur. Covid’de de çok az çocuk hastaneye yattı. Şimdi olaylar tersine dönmeye başladı bu salgında. Buna ilaç yetişmiyor. Geçenlerde bir hastamda İnfluenza tespit ettik, ilaç bulamadık. Piyasada ilaç kalmamış. Elimizi yıkamadan yüzümüze dokunmamamız gerekiyor, değdiğimiz zemin üzerinden mikropları ağız ve burun yoluyla vücuda sokuyoruz. Kalabalık toplantılara kesinlikle girmemek bu aylarda çok önemli. Yakın temasta bulunmamak gerekiyor. Maskeyi keşke çıkarmasaydık diyorum, çünkü maske bizi sadece Covid’den değil, öbür mikroplardan da koruyordu. Bir başka husus daha var, maalesef grip aşısını yeterince olmadık. Risk grubundakiler dışında isteyen aileler çocuklarına da grip aşısı yaptırabilirdi” şeklinde konuştu.

 

 

Büyükçekmece’de 10 Kasım’a özel ‘Dev Portreler’ sergisi

0

Gazi Mustafa Kemal Atatürk vefatının 84. yılında çeşitli törenlerle anıldı. Büyükçekmece Belediyesi de 10 Kasım Atatürk’ü Anma Günü kapsamında ressam Ergün Başar’ın ‘Atatürk: İz Bırakan İlkler Dev Portreler’ sergisinin açılışına ev sahipliği yaptı.

Büyükçekmece Kültürpark Kervansaray’da gerçekleşen program kapsamında dev Atatürk portrelerinin dışında Aziz Sancar, Uğur Mumcu, Kurtuluş Savaşı kahramanlarından Kara Fatma, Nazım Hikmet, Aziz Sancar, Türkan Saylan, Atila İlhan gibi Mustafa Kemal Atatürk’ün izinde ilerleyen alanında başarılı insanların da yer aldığı çoğunluğu 200×260 santimetrelik 41 dev portre ziyaretçilerin beğenisine sunuldu. Sergi açılışına Büyükçekmece Belediye Başkanı Dr. Hasan Akgün, 24’üncü dönem CHP Milletvekili Süleyman Çelebi, ressam Ergün Başar, tarihçi-yazar Sacide Bolcan ve çok sayıda vatandaş katıldı. Dev Portreler sergisi 10-22 Kasım tarihleri arasında ziyaretçilere açık kalacak. Sergi açılışının ardından tarihçi – yazar Sacide Bolcan ve ressam Ergün Başar’ın konuşmacı olduğu ‘Atatürk’ün Ardından’ konulu söyleşi gerçekleştirildi.

“Atatürk’ü beynimizde bütün iliklerimize kadar yaşayan bir toplumuz”

Büyükçekmece Belediye Başkanı Dr. Hasan Akgün, 10 Kasım gibi anlamlı bir günde çok özel bir sergiye ev sahipliği yaptıklarını belirterek Ressam Ergün Başar’a teşekkür etti. Akgün şöyle konuştu: “Başkomutan, başöğretmen ve büyük devlet adamı Gazi Mustafa Kemal Atatürk fiziken aramızdan ayrıldı. Biz Atatürk’ü beynimizde bütün iliklerimize kadar yaşayan bir toplumuz. Atatürk’ü anlamak kolay değildir. Daha iyi anladığımız takdirde Türkiye Cumhuriyeti Devleti, çağdaş medeniyet dediğimiz düzeye, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün işaret etmiş olduğu düzeyin üstüne çıkacaktır. O’nu daha iyi anlayıp, o yolda ömrümüzü tükettiğimiz, nesillerimizin o anlamda yetiştirip Türkiye’yi onlara teslim ettiğimiz zaman Atatürk’ün ruhu şad olacaktır. Atatürk çok daha rahat uyuyacaktır çünkü onun bize emanet etmiş olduğu Cumhuriyeti maalesef yüksek demokrasi ile taçlandıramadık” şeklinde konuştu.

“Biz bilinmeyenleri bildirmek için yapıyoruz”

Ressam Ergün Başar ise şunları söyledi; “Sonuçta biz burada Atatürk’e olan vefa borcumuzu ödüyoruz. Yaklaşık 75 eser içinden 41 portre seçildi ve buraya asıldı. Bunların hepsi, önemli ve unutulmayan kişilerden oluşuyor. Örneğin, ‘Kara Fatma’yı kaç kişi biliyor?’ Biz bilinmeyenleri bildirmek için yapıyoruz. Biyografilerini koymamızın dışında, 300 kişiyle Kuva-yi Milliye’ye katılan bir kişidir Kara Fatma. Ben okudukça Atatürk’ün arkasında müthiş bir halk desteği, onu destekleyen kadınlar olduğunu görüyorum. Bundan sonraki sergide daha fazla kadın portresi olacak” ifadelerini kullandı.

Kaynak : buyukcekmece.bel.tr

Camda şekil bulan çiçekler !

0

ANTALYA Olgunlaşma Enstitüsü’nce hazırlanan ‘Camdan Çiçekler’ adlı koleksiyonda, kente özgü endemik çiçekler, camda şekilleniyor. Cam sanatçısı Esra Bozoğlan’ın başlatıp, genişlettiği projede camdan çiçekler, gerçeklerine benzerliğiyle dikkati çekiyor.

Antalya Olgunlaşma Enstitüsü’nde cam sanatçısı Esra Bozoğlan’ın başlattığı camdan endemik çiçekler projesi genişletildi. ‘Şakayık’, ‘Peşmen kardeleni’, Ana müşkürüm’, ‘Taş gülü’, ‘Şeytan kabalağı’, ‘Kırkgöz kangalı’, ‘Ağlayan gelin’, ‘Olimpos safranı’, ‘Kum papatyası’, ‘Peygamber kılıcı’ gibi kente özgü endemik çiçekleri camdan yapıp koleksiyon hazırlayan Bozoğlan, gününün büyük bölümünü kaynak ateşi önünde geçiriyor.

Sıcaklığı 3 bin dereceye kadar çıkan ateşin önünde camdan çiçekler yapan Bozoğlan, cam işçiliğinin inceliklerini anlattı.

ŞALOMA TEKNİĞİ İLE CAM SANATI

Bir cama şekil verebilmek için onu ısıtarak yumuşatmak gerektiğini belirten Esra Bozoğlan, “Yapacağım çiçeğin hangi bölümü ise ona göre şekli önceden tasarlıyorum. Çiçekleri açık alevle şekillendirme tekniği ‘Şaloma’ kullanıyorum. Yapımına başladığım Peşmen kardeleni, Antalya’nın Akseki ilçesi dağlarında görülen endemik bir çiçek.

Beyaz yapraklarını oluşturmak için camı yumuşama derecesine kadar ısıtıp, şekillerini verdim. Şu ana kadar 10 kadar endemik çiçeğin camdan heykelini yaptım” dedi.

CAM BORULAR ERİTİLİYOR

Cam teknolojisi alan öğretmeni Sema Bayrak da “Renkli renksiz cam borular eritilerek, endemik çiçekler şekilleniyor. Antalya yöresine ait birçok endemik çiçek var. Şu ana kadar 9-10 tanesini çalıştık. Şu an yapımı süren Peşmen kardeleni de bölgemiz için önemli bir çiçek” diye konuştu. Camdan endemik çiçekler koleksiyonu tamamlandıktan sonra özel gün ve etkinliklerde sergilenerek.

Kaynak : DHA

İnanılmaz gerçekçi minyatür yapılar !

0

İsmail Kuş(36), evinin bir odasını atölye haline getirmiş, burada ahşap, karton, plastik ve kil kullanarak inanılmaz minyatür yapılar ortaya çıkartıyor. Farklı boyama ve tekniklerle evlere eskitme ve yaşanmışlığı yansıtabiliyor. Kocaeli Çayırovada yaşan İsmail Kuş yapıları gerçeği aratmayan birebir tüm aksesuarları ile bir cadde veya mahalleyi tüm haliyle oluşturmuş.  Bu eserleri bir çok kişinin satın almak istediğini fakat kendisinin satmayı düşünmediğini ilerde bir sergi açabilirim diyor.

Çayırova ilçesinde hırdavat toptancılığı yapan lise mezunu İsmail Kuş, iş yerine gelen bir arkadaşının maket tırmık yapmak için ahşap malzeme istemesi üzerine, minyatür sanatını denemeye karar verdi.

İlk olarak yaklaşık 300 parçadan oluşan bir köy evi yapan Kuş, daha sonraki çalışmalarında eserlerini geliştirmek istedi.

Evinin bir odasında oluşturduğu atölyede, kil, ahşap, karton ve plastik malzemelerle akaryakıt istasyonundan fırına, kırtasiyeden oto tamircisine, berberden umumi tuvalete kadar bir mahallede görülebilecek mekanları gerçeği aratmayan minyatürlere dönüştüren Kuş, eserlerinde günlük yaşamdaki her türlü detayı eklemeyi ihmal etmiyor.

İnanması zor ama gerçek değil! Türkiye’de bunu yapabilen çok az kişi var! Kocaeli’nde yaşayan esnafın yaptığı minyatür yapılar büyük ilgi görüyor

Ortalama 5-6 bin parçadan oluşturduğu yaklaşık 20 minyatür yapıda balkonda asılı olan halıdan, kapının önüne atılan çöplere, yapıların içerisindeki eşya ve makinelere kadar her detayı titizlikle işleyen Kuş, eserlerini paha biçemediği ve manevi değerinin çok yüksek olduğu için satmadığını ifade etti.

Minyatürlerinde kullandığı binlerce parçanın tamamını kendisinin yapıp, boyadığını dile getiren Kuş, şunları kaydetti:”Çalıştığım yere gelen bir arkadaşım benden ahşap çubuklar istedi ve tırmık yapacağını söyleyince kafamda şimşekler çaktı ve bende o gün bir köy evi yapmaya karar verdim. Köy eviyle bu işe başladım ve evrilerek binalara kadar geldim. Şu anda yapmaya devam ediyorum. Bir tanesinin yapımı ortalama 3-4 ay sürüyor. İlk yaptığım eserler ortalama 1 hafta sürüyordu, ayrıntılar eklendikçe 4 ayı bulmaya başladı.

Çalışmalarımda kullandığım bütün parçaları kendim yapıyorum, hiçbir hazır ürün kullanmıyorum. Son yaptığım makette 6 bin parça kullandım. Tuğlalar, kiremitler, kaldırım taşları ve içerisinde kullandığım eşyalar 6 bin parçayı buluyor.”

Birçok eser ortaya koyduğunu aktaran Kuş, bu konuda herhangi bir eğitim almadığını ve görsel hafızasında kalan ürünleri yaptığını belirtti. Kuş, “Yapacağım maketin ilk önce internetten fotoğrafına bakarak aynısını şekillendirmeye çalışıyorum. Kil, ahşap, karton, plastik gibi ürünler kullanarak detayları hazırlıyorum. Gören eşim dostum çok beğeniy

Satın almak isteyen çok fazla kişi oldu ama ben satmayı pek düşünmedim. Türkiye’de bunu yapabilen çok fazla kimse yok. Bu maketleri satarsam bunlar belki kaybolup gidecek, ben de bunu gelecek nesillere bırakmak amacıyla yapıyorum. İleride çalışmalarımdan bir müze oluşturmak istiyorum” diye konuştu.

Geçemeyen öksürük ve gripte mutlaka doktora gidin !

0

Uzmanlar, solunum yolu enfeksiyonlarında artış yaşandığını, birçok hastanın geçmeyen öksürük şikayetiyle hastaneye geldiğini belirterek, risk grubundaki vatandaşların grip belirtisi durumunda hekime başvurmasını öneriyor.

Medipol Mega Üniversite Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Muhammed Emin Akkoyunlu, son 15-20 gündür üst solunum yolu salgını olduğunu, bunun kökenine bakıldığında Amerika ve Kuzey Avrupa’da yaklaşık 2 aydır salgın yaşandığını anlattı.

Akkoyunlu, burada özellikle çocuklarda alt solunum yollarını tutan Respiratuar Sinsityal Virüs (RSV), grip etkeni olan influenza ve COVID-19 virüslerinden kaynaklanan “üçlü salgın”dan bahsedildiğini söyledi.

Üçlü salgının, bu virüslerin bir kişide görünmesi anlamına gelmediğini ancak topluma üç koldan saldırdığını belirten Akkoyunlu, “Bizim gördüğümüz vakalarda, Türkiye için RSV ve influenza şu anda ciddi etken. COVID tam bir salgına başlamadı ama Avrupa ve Amerika’dan yaklaşık 1 ay sonra bizde de genelde salgın başlıyor. Muhtemelen bizde de bu duruma gelecektir. Örneğin arkadaşınızda COVID var sizde RSV var, bunların birleşme ihtimali mevcut ya da influenza ve RSV var, bunlar birleşebilir. Bu da hastalığın ağır geçebileceği, hem üst hem alt solunum yollarını vurabileceği ve çok daha uzun sürebileceği anlamına geliyor. Esas korktuğumuz bu.” değerlendirmesini yaptı.

Prof. Dr. Akkoyunlu, geçen 2 yılda COVID-19 dolayısıyla grip salgınının tam manasıyla yaşanmadığını, bunun karşılığında savunma sisteminin, toplumsal bağışıklık hafızasının gribe karşı direncini unuttuğunu dile getirdi.

Sonuç olarak hastalığın uzun süre devam ettiğini, alt solunum yollarını tuttuğunu, uzun süren öksürük, nefes darlığı, hırıltı gibi durumlara neden olduğunu, astım ya da KOAH’ı artırabildiğini aktaran Akkoyunlu, “O nedenle gerçekten bir salgın ve hastaları uzun süre perişan eden bir tablo mevcut.” dedi.

“Öksürük 3-6 aya kadar uzayabiliyor”

İnfluenzanın burun ve boğaz bölgesini daha çok tuttuğunu, bazen aşağı inerek ateş, halsizlik, kırgınlık yaptığını, genellikle bir hafta sürdüğünü, alt solunum yollarına inerse uzun süren öksürüğe yol açtığını anlatan Akkoyunlu, RSV’nin de özellikle küçük yaş gruplarında görüldüğünü, daha çok alt solunum yolu enfeksiyonlarına yol açtığını, ateş, halsizlik, kırgınlık tablolarıyla seyrettiğini, hırıltılı ve uzun süre devam eden öksürüğe neden olduğunu dile getirdi.

RSV’nin bazen erişkinleri, özellikle de anneleri daha fazla yakalayabildiğine dikkati çeken Akkoyunlu, COVID-19’un da ilk başta şiddetli ateş, halsizlik, kırgınlık, ani grip tablosuyla başladığını, yeni varyasyonların ise alt solunum yolu enfeksiyonlarını etkileyebildiğini söyledi.

Alınacak önlemler

Bu virüslere karşı alınması gereken önlemlere değinen Akkoyunlu, “Maske takmak ciddi bariyer oluşturuyor. Bulunduğumuz ortamın sık havalandırılması, kalabalık olmaması, el hijyeni önemli. Bu dönemlerde dengeli beslenmek, mevsim sebzelerini tüketmek, yeterince vitamin almak gerekiyor. En önemlisi uyku düzenini sağlamak, bir de düzenli egzersiz yapmak. Bunları sağlarsak savunma sistemimizi güçlendirmiş oluruz.” önerilerinde bulundu.

Akkoyunlu, “Şikayetler bir hafta içerisinde azalmıyorsa, ateş uzun süre devam ediyorsa, balgam sarıdan yeşile çıkmaya başladıysa, genel halsizlik, kırgınlık ve nefes darlığı varsa, bu genel önlemlerin fazla bir katkısı yoktur ve profesyonel bir desteğe ihtiyaç var demektir. Bu durumda doktora başvurulmalı.” uyarısını yaptı.

“Gelen hastaların neredeyse tamamında geçmeyen öksürük var”

Kendilerine gelen hastaların neredeyse tamamında geçmeyen öksürük şikayeti olduğunu aktaran Akkoyunlu, şu bilgileri verdi:

“Bu mekanik bir hasara ya da eklenmiş ikincil bir bakteriyel enfeksiyona bağlı olabiliyor. Buradaki belirtecimiz balgam. Balgam varsa ve renkli çıkıyorsa, ikincil bir bakteriyel enfeksiyon vardır ve antibiyotik kullanılmalıdır. Bazen balgamın eşlik etmediği kuru ve uzun süre devam eden öksürükler de oluyor. Bu virüsler enfeksiyon yaptıklarında, akciğer zarının iç kısmında hasar oluşturuyor. Bu nedenle, açığa çıkan sinir uçları öksürüğü devamlı tetikliyor, astım hassasiyeti oluşturuyor. Bu mukoza hasarı düzelene kadar öksürük devam ediyor. Bazen 1-2 hafta bazen de 3-6 aya kadar uzayabiliyor. Verdiğimiz hassasiyeti azaltıcı tedavilerle hasta kendisini toparlamış oluyor. Hastada bilinen ya da bilinmeyen KOAH’ı, astımı varsa tetikleniyor, bunların tedavisinin de yapılması gerekiyor. Öksürük bir haftadan uzun sürüyorsa doktora başvurmak gerekiyor.”

Solunum yolu enfeksiyonları sonbahar ve kışla birlikte artıyor

Acıbadem Ataşehir Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağrı Büke de her yıl sonbahar ve kış aylarında viral solunum yolu, bazen de atipik ya da tipik bakterilerin de işin içine katıldığı solunum yolu enfeksiyonlarıyla karşılaşıldığını söyledi.

Sonbahardan kış aylarına geçildiği bu süreçte, COVID-19’un dünyada etkisini hala sürdürdüğünü, bunun yanı sıra mevsimsel olarak influenza A ile sık karşılaşıldığını aktaran Büke, bunların dışında rinovirüs, RSV, adenovirüs, parainfluenza gibi virüslerin de solunum yolu enfeksiyonlarına neden olabildiğini dile getirdi.

Prof. Dr. Çağrı Büke, bu viral etkenlerin, bazı risk gruplarında, özellikle ileri yaşlarda, altta bağışıklık sistemini baskılayacak türde kronik hastalığı olanlarda ikincil bakteriyel enfeksiyonların ortaya çıkmasına da yol açabildiiğini belirtti.

Mevsimsel gribe dikkat

Mevsimsel gribin eylül sonunda başlayıp mart-nisan sonuna kadar devam edebildiğini, vakaların genellikle kasım, aralık, ocak, şubatta daha yoğun görüldüğünü anlatan Büke, şunları kaydetti:

“Ekimin son haftasından itibaren influenza vakalarında da belirgin bir artış olduğunu, özellikle gençlerde, okul çağındaki çocuklarda influenza vakalarının daha sık karşımıza çıktığını söyleyebilirim. Ancak bu COVID bitti, azaldı, influenzayı görüyoruz anlamına gelmiyor. COVID-19, solunum yolu enfeksiyonlarıyla karşımıza çıkabiliyor. Özellikle 65 yaş üstü vatandaşlar, hamileler, kanser gibi hastalıklardan tedavi görenler, ek rahatsızlıkları olanlar gibi bağışıklık sistemini doğrudan ilgilendiren hastalıkları bulunanların, hangi yaş grubunda olursa olsun solunum yolu enfeksiyonuyla karşılaştıklarında hekime başvurmalarını öneriyorum. Çünkü birbirine benzer belirtilerle ilerleyebiliyorlar ama mevsimsel grip ya da COVID-19, risk durumundakilerde sadece üst solunum yolları değil, alt solunum yolları enfeksiyonu şeklinde de seyredebiliyor. Dolayısıyla grip ve COVID-19’a karşı kullanılan ilaçlar, erken dönemde başlanıldığında, virüs yoğunluğunu azaltmak açısından risk grubundaki kişilere önerdiğimiz tedaviler.”

Okul çağındaki çocuklar için öneriler

Solunum yolu enfeksiyonlarının damlacıklarla ya da kapalı ortamlarda hava yoluyla bulaşabilen mikroorganizmalar olduğunu anımsatan Büke, bu virüslerden korunmak için ilk yapılması gerekenin bulaşı engellemek olduğunu söyledi.

Risk grubundakilerin aşılanmasının önemini vurgulayan Büke, okul çağındaki çocuklar için yapılması gerekenlere ilişkin, “Okul çağında olup da risk faktörü taşıyanların maske takmalarını öneririm. Sınıfların teneffüs aralarında havalandırılması son derece önemli. Etrafa dokunulduğu durumlarda el temizliği önemli. Ama şöyle bir şey yok, ‘Bir vitamin kürüyle bu enfeksiyonlara yakalanmayayım.’ Bunları tamamen eksikliği olduğu durumlarda öneriyoruz.” tavsiyelerini verdi.

Prof. Dr. Çağrı Büke, dünyada gündeme gelen üçlü salgın hakkında şu değerlendirmelerde bulundu:

“Bunlar farklı mikroorganizmalar. Birinin bir şekilde bulaşması diğerinin bulaşmasına engel oluşturmuyor. Sonbahar ve kış ayları birçok virüsün enfeksiyon tablosuna yol açtığı dönem. Ülkemizde de şu anda küçük çocuklarda RSV’ye bağlı enfeksiyonlar söz konusu. Küçük çocuklardan ya da okula yeni başlayan çocuklardan aile bireylerine bulaşma söz konusu olabilir. COVID-19 zaten devam ediyor. İnfluenza vakalarıyla karşı karşıyayız. Bunun üçünün birlikte bir kişide hastalık yapma olasılığı düşük ama hiç yok denilemez. Geçen senelerde de COVID-19 ile influenzanın birlikte görüldüğü vakalar dünyadan bildirildi. Burada koruyucu önlemlere riayet etmek, hastalanmamak ya da hastalığı daha hafif atlatmak için aşılanmak, kapalı ortamlarda çok fazla bulunmamak ya da buralarda risk grubundakilerin maske kullanması bulaşı engelleyebilecektir.”

Virüse en duyarlı olanlar dikkat etsin

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Haydarpaşa Numune Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Enfeksiyon Hastalıkları Kliniği Eğitim Sorumlusu Prof. Dr. Nurgül Ceran ise kronik hastalığı bulunanların, 65 yaş üstündekilerin, gebelerin ve 2 yaş altındaki çocukların virüse en duyarlı grup olduğuna dikkati çekti.

Ceran, risk grubundakiler ve hastalara bakım hizmeti verenlerin grip aşısı olması gerektiğini belirterek, “El hijyenine dikkat etmek lazım. ‘Grip olabilirim. Etrafta grip virüsü olabilir.’ farkındalığıyla hareket edilmeli. İş çıkış saatlerinde metro, otobüs gibi toplu taşımalar çok kalabalık oluyor. Eskisi gibi maskeyi devam ettirirsek, bu durumu azalacaktır.” şeklinde konuştu.

Tüm Acil Numaralar 112’de toplandı !

0

Bakanlığımız, acil durumlarda 110 Yangın İhbar, 112 Sıhhi İmdat, 155 Polis İmdat, 156 Jandarma İmdat, 122 Alo AFAD, 177 Orman Yangın İhbar ve 158 Sahil Güvenlik numaralarının aranması yerine bu numaraları tek çatı altında 112’de birleştirmişti.

Vatandaşların acil durumlarda tek bir numaradan 112’den yardım isteyebildikleri, “112 Acil Çağrı Merkezleri” ülke genelinde yaygınlaştırıldı. 112 Acil Çağrı Merkezleri’nin yaygınlaştırılmasıyla birlikte 3 ayda 31 milyon 964 bin 196 çağrı karşılandı.

Bu kapsamda illerde teknolojiye uygun 112 Acil Çağrı Merkezleri inşa edildi. Geçen yıl 53 ilde faaliyete başlayan bu merkezler, 2021 Haziran ayı itibarıyla 81 ilde yaygınlaştırıldı. Ülke genelinde 112’lerin yaygınlaştırılmasıyla birlikte son 3 ayda 31 milyon 964 bin 196 çağrı karşılandı.

60 Milyona Yakın Çağrı Asılsız Çıktı

Vatandaşların acil durumlarında aradıkları 112 Çağrı merkezlerine gelen aramaların yarısından fazlasını aslısız çağrılar oluşturdu. 2020 yılında 88 milyon 341 bin 131 çağrı alınırken, bu çağrıların 59 milyon 720 bin 69 asılsız oldu. Asılsız çağrıları; telefon denemek, yemek siparişi vermek isteyenlerin yanı sıra izolasyonda dışarı çıkabilir miyim diye arayanlar oluşturdu.

4 Yabancı Dilde Çağrı Karşılanıyor

11 bin 478 personel ile 7/24 saat esasına göre hizmet veren 112 Acil Çağrı Merkezlerinde, Türkçe dışında dört yabancı dilde çağrı karşılanıyor. Merkez, konuşma dilleri haricinde işitme engelli vatandaşlara işaret dilinde 112 Engelsiz uygulamasıyla acil çağrı hizmeti veriyor.

Vefa Sosyal Destek Grupları 112 Acil Çağrı ile Yönlendirildi

Pandemi döneminde vatandaşların yardımına koşan Vefa Sosyal Destek Grupları ile İl ve İlçe Salgın Denetim Merkezi personelini (İSDEM) acil durum olduğu değerlendirilen bölgeye sevk eden 112 Acil Merkezleri, yol izin belgesi işlemleri ile diğer acil durumlarda etkisini göstererek ihtiyaçların hızlı bir şekilde karşılanmasını sağladı.

Kimlik Yenileme İşlemleri (2024)

0

Kişiye özel verilen kimlik belgelerinin yurt dışında da kullanılabilmesi ve sorgulama işlemlerinin daha kolay olması için çipli hale geldi. Bu yüzden eski tip nüfus cüzdanını kullananların 2023 yılına kadar kimlikleri yenilemesi gerekir. Yeni kimlik kartı çıkarmak için bazı şartların yerine getirilmesi gerekmektedir. Eski kimliği değiştirmek için öncelikle randevu almak şart. Ardından gerekleri evrakların tamamlaması ve ücretin yatırılması gerekir.

İçişleri Bakanlığı yaptığı açıklama ile eski tip nüfus cüzdanlarının 2023 tarihine kadar yenilenmesi gerektiğini duyurmuştu. Kimlik yenileme işlemi Nüfus Müdürlüklerinden yapılıyor. Ancak yoğunluk nedeniyle Nüfus Müdürlüklerine gitmeden randevu alınması gerekiyor. Randevu işlemleri telefon veya internet üzerinden yapılabilmektedir.

Yeni Kimlik Çıkartma Süreci, Kimlik Yenileme Randevusu nereden nasıl alınacak ?

Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü resmi sitesi olan https://randevu.nvi.gov.tr/ adresinden bağlı olunan kurum için randevu alınabilir. İnternetten almak istemeyenler için telefon seçeneği de bulunuyor. Telefon ile Alo 199 arayarak randevu oluşturulabilir.

Kimlik Yenileme Ücreti ne kadar ? Nereye Yatırılacak ?

Kimlik yenileme işlemi için bazı evrakların Nüfus Müdürlüğüne giderken götürülmesi gerekiyor. Bu evrakların randevu saatinden önce tamamlanması ve randevu saatine götürülmesi şart. Aksi taktirde kimlik yenileme işlemi yapılamaz. Yeni nüfus cüzdanı için gerekli belgeler;

Gerekli Evraklar

  • Nüfus cüzdanı/kimlik kartı, aile cüzdanı, pasaport, sürücü belgesi
  • Bir adet biyometrik fotoğraf
  • Kimlik Yenileme Ücretinin yatırılmış olması gereklidir. Aksi taktirde kimlik yenilme işlemi yapılmaz.


Kimlik yenileme ücreti 2024 yılında;

  • Doğum nedeniyle düzenlenen Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartı, ilk 30 günde ücretsiz geçtiği takdirde : 130,00 TL
  • Değiştirme nedeniyle düzenlenen Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartı: 130,00 TL
  • Nüfus Cüzdanı kayıp bedeli: 260,00 TL
  • Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartı kayıp bedeli: 260,00 TL

Kimlik Yenileme Ücreti Nasıl Yatırılır?

Kimlik yenileme ücreti 5 şekilde yatırılabilir. Bunlar şu şekildedir:

  • Vergi Dairesi Müdürlüklerinden,
  • Gelir İdaresi Başkanlığına ait https://ivd.gib.gov.tr/ internet adresi üzerinden sanal pos uygulamasıyla kredi kartı veya banka kartı aracılığıyla,
  • Gelir İdarisi Başkanlığına ait web sayfasından
  • https://alo199.nvi.gov.tr/ ve https://randevu.nvi.gov.tr/ internet adresinde belirtilen anlaşmalı bankalardan
  • PTT Şubelerinden yatırılabilmektedir.

Kimlik Yenileme Son Tarih Ne Zaman?

Kimlik kartının geçerlilik süresi on yıldır. Sürenin bitimini izleyen tarihten itibaren yenilenir. Geçerlilik tarihi kimlik kartı üzerinde yer alır. Kimlik yenileme işlemleri 31/12/2024 tarihine  kadar devam edecektir.

Yeni Kimlik Kaç Günde Gelir?

Başvuru işleminin ardından yeni kimlik kartı belirtilen adrese ve kişiye PTT aracılığı ile teslim edilir. Teslimat ortalama bir hafta içerisinde tamamlanır.

Hepatit ve türleri nedir ?

0

Hepatit türleri arasında en sık, virüslerin sebep olduğu türler görülüyor. Bunlar arasında ise sağlık açısından ciddi sonuçlar doğuran ve en fazla kronikleşenler ise hepatit B ve C… Hepatitin bu iki türü, dünya genelinde 325 milyon kişide bulunuyor.

Dünyada milyonlarca insanda görülen hepatit, insan hayatını tehdit eden ciddi bir sağlık sorunu. Öyle ki her yıl 1 milyonu aşkın kişi, sırf hepatit virüslerinin sebep olduğu çeşitli hastalıklar yüzünden hayatını kaybediyor.

Hepatit aslında en basit anlatımıyla karaciğerin iltihabı olarak tanımlanıyor. İlaç kullanımından otoimmün hastalıklara kadar pek çok sebeple gelişebiliyor.
Hepatitin hangi türlerine virüsler sebep oluyor? Sık görülen hepatit türleri neler? Korunmak için neler yapılmalı? Tüm bu soruların cevabını Sağlık Bilimleri Üniversitesi Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi İç Hastalıkları ve Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Banu Kara ile konuştuk.

Toplumda sık görülen bir tür: Hepatit B

Araştırmalara göre dünya genelinde 325 milyon kişide hepatit B ve hepatit C bulunuyor. Ancak hepatit B ile yaşayanların yüzde 10’u, hepatit C ile yaşayanların ise yüzde 19’u hastalığından haberdar…

Peki Türkiye’de durum ne? Prof. Dr. Banu Kara, “Türkiye’de yaklaşık 2,5 milyon hepatit B’li var” diyor. Toplum tarafından en çok bilinen tür olan hepatit B’de aşılama ve bulaş yolları hakkında farkındalığın artması ile çok yol kat edildiğini söylüyor.

Hepatit B, kan ve vücut sıvıları yoluyla bulaşıyor. Hastalığın bulaşmasına sebep olan durumları Prof. Dr. Kara, şöyle açıklıyor:

“Kuaför ve berberlerde kullanılan tıraş, manikür ve pedikür aletlerinin kişiye özel kullanılmaması, ortak kullanılanların uygun sterilize edilmemesi, dövme, piercing ve akupunkturda kullanılan sterilize edilmeyen iğneler… Anneden bebeğe geçiş. Yine toplu yaşanılan yerlerde sağlık ve temizlik kurallarına uyulmaması hastalığın bulaşmasına neden oluyor. ”

[Grafik: TRT Haber ]

Hepatit B’ye karşı aşı olunmalı

Korunmak için ise kişilerin ortak tıraş bıçağı, tırnak makası kullanımından kaçınmaları gerekiyor. Yine enjeksiyon kullanılarak yapılan işlemlerde de tek kullanımlık ürünler olmasına dikkat etmek şart.

Hepatit B’den korunmanın en önemli yolu da aşı… Bebekler rutin aşı takvimine uygun olarak dünyaya geldikten hemen sonra hepatit B’ye karşı aşılanıyor. Bir kez aşılanan ve aşısı tutmuş bir kişinin tekrar aşılanması ise gerekmiyor.
Hastalığın teşhisi de büyük önem taşıyor. Zira bu hastalığı taşıyanlar bazen durumun farkında bile olmuyor. Prof. Dr. Kara, hastalığın bulaşmasını önlemek ve teşhis etmek için izledikleri yolu şöyle anlatıyor:

“Özellikle gebelerde, başka bir karaciğer hastalığı olanlarda, kan, organ ve doku vericilerinde mutlaka hepatit B’ye bakıyoruz. Yine hasta bize karaciğer testlerinde yükseklikle geldiğinde bu konudaki hikayesini bilmiyorsa, mutlaka tarıyoruz.”

“Kronikleştiği zaman ağır seyredebiliyor”

Hepatit B ile ilgili en fazla merak edilen konulardan biri de hastalığın seyri. Prof. Dr. Kara, kronik hale gelen hepatit B’yle ilgili süreci şöyle açıklıyor:

“Yenidoğan bir bebek anneden virüsü aldığında hastalık yüzde 90 kronikleşiyor. Bu nedenle annenin hepatit B yönünden taranılması ve bununla ilgili hamilelik sırasında ve doğum sonrası tedbirlerin alınması önemli. Erişkin hasta virüsü aldığında ise yüzde 5-10 oranında kronikleşiyor. Hastalardaki kronik hepatit seyri sırasında siroza geçiş, karaciğer kanserine geçiş gibi komplikasyonların takibi önemli. Hepatit B’si pozitif olan kişi mutlaka takip edilmeli, tedavisine başlanmalı. Hepatit B’si pozitif olan her hastaya hemen tedavi vermiyoruz. Belli kriterler doğrultusunda başlıyoruz. Ama bu kişinin takip altında olması gerekiyor. Takip altında olduğu dönemde erken tedavinin başlaması, halk arasında leke diye tabir edilen tümöral görünümün erken fark edilmesi önemli.”

Hepatit C yüzde 90 oranında kronikleşiyor

Hepatit türleri arasında iyi tedavi edilmezse ciddi sorunlara yol açabilecek bir tür ise hepatit C. Bulaşma yolları hepatit B’yle aynı şekilde olan hepatit C’nin farkı, yetişkinlerde daha fazla kronik hale gelmesi… Öyle ki hepatit C, yüzde 90 oranında kronikleşiyor.

Hepatit C’nin bazen hasta tarafından fark edilmediğini ifade eden Prof. Dr. Kara, “Sinsice seyrederek siroz ve karaciğer kanserine sebep olabiliyor. Bu nedenle hepatit C saptadığımız her hastada hemen tedaviye başlıyoruz. Şu anki mevcut tedavilerle hastaları yüzde 90-95 oranında iyileştiriyoruz. Ancak hasta iyileştikten sonra da yolları ayırmıyoruz. Karaciğer kanseri açısından risk grubunda oldukları için takibe devam ediyoruz” diyor.